''Ermeniler, 17 Mayıs 1920 tarihinden sonra Oltu'ya saldırarak savaşı başlatmışlardı''
Usta yazar Mehmet Arif Demirer, Anayurt Gazetesi'nin 21 Haziran 2021 tarihli sayısında Oltu'yu kaleme alarak 1920'de Ermeniler tarafından gerçekleştirilen saldırılara değindi.
İŞTE DEMİRER'İN YAZISI...
Bugün Ermenilerin (örneğin Paşinyan’ın) son Karabağ yenilgisinden sonra, “Zaten 1920 yılında da Savaş’ı Türkler başlatmıştı” gibi gerçekleri çarpıtan beyanlarını Ermeni kaynakları tekzip ediyor:
Önce 17 Mayıs 1920 tarihinin önemi ve kısa bir tarihçe. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes sözleşmesi hükümlerine göre Osmanlı Ordusu Kars-Ardahan bölgesinden çekildi ve bu bölgenin yönetimi Ermenilere kaldı. Oltulu Türkler; bu durumu kabul etmediler, Oltu Şura Hükümeti’ni kurdular, İngiliz ve Ermenilerin baskılarına boyun eğmediler, düşmanı Oltu’ya sokmadılar ve TBMM açıldıktan hemen sonra yeni Türk devletine katılmaya karar verdiler.
“Oltu Şûra Hükümeti üyeleri Ankara'da toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne katılma kararı aldı. Yusuf Ziya Bey, Ankara'da Oltu'yu temsil etmek üzere kardeşi Yasin Bey'i görevlendirdi. 17 Mayıs 1920 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi, Oltu'nun Anavatan'la birleşmesini kabul ederek Yusuf Ziya Bey'i Oltu Mutasarrıflığı'na tayin etti. Bu durumu haber alan Ermeniler büyük bir öfke ile Merdinik (Göle) ve Kosor Boğazı üzerinden Oltu'ya saldırıya geçti.” OLTU’NUN SESİ, 14 Haziran 2018, https://atauni.edu.tr/ismail-eyyupoglu
28 Mayıs 1918 tarihinde Osmanlı Devleti’nin ültimatomu doğrultusunda kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı Kaçaznuni, 1923 yılında Viyana’da Ermenice bastırdığı Manifesto’da bu saldırıyı şöyle anlatmış: (TBMM’deki Ermenice aslında Esat Uras çevirisi)
“… eldiven atar (düelloya davet eder) gibi Oltu’yu acele içinde işgal ettik. Sanki savaşı arayan bizdik. Sınırda çarpışmalar başlamışken Türkler barış görüşmesi teklif ettiler. Önemsemeyen bir tavırla reddettik. Bu büyük bir suçtu…
“Her şeye rağmen Türklerle anlaşma şansımız çoktu. Şunu da hatırlatmakta yarar var:
“Biz 1920’de Türklerin gözünde artık quantite neglieable (göz ardı edilebilecek bir unsur) değildik. Önceki iki yılın zulmü geçmiş, halk biraz kendine gelmiş, dinlenmiş ve rahatlamıştı. İngiliz silahlarıyla donanmış bir ordumuz vardı. Bol miktarda cephanemiz vardı. Kars gibi önemli bir kale elimizdeydi ve nihayet elimizde Sevr Anlaşması vardı.
“Sevr henüz aşağılanmış bir kağıt parçası değildi, Türklere karşı güçlü bir silahtı. Durumumuz 1918 Mayıs’ında Batum’daki gibi değildi. Ümit edebilirdik, zira Türkler zaten yenilmiş durumdaydılar…
“Sevr Anlaşması herkesin gözünü kamaştırmış, beynini yıkamış, doğruyu düşünme yeteneğini kaybettirmişti.
“Bugün, Sevr Anlaşması’na rağmen bir uzlaşma zemini hazırlayabilseydik ne kadar kazançlı çıkacağımızı biliyoruz. Ama o zaman anlayamamıştık. Bunlar o günlerdeki zihniyeti izah etmek için yapılan tahminler ve imkanlardan ibarettir. O zihniyetin tezahürü ise savaş olmuştur.
“Savaştan kaçmak için hiçbir şey yapmadık, bilakis savaşa sebebiyet verdik. Türk silah gücünü takdir edemeyişimiz ve kendi gücümüz hakkında tam bir fikre sahip olmamamız, affedilmez hatalar olmuştur. Savaş kat’i yenilgimizle sonuçlandı.
“İyi giydirilmiş, iyi silahlandırılmış ve karnı doyurulmuş ordumuz savaşamadı, devamlı geri çekildi, mevzilerini terk etti, silahlarını boşalttı ve köylere dağıldı...”
NOT: Ermenistan Cumhuriyeti’nin ikinci başbakanı Hatisyan’ın, yine TBMM’de bulduğum ve Yavuz Aydın tarafından Türkçeye çevrilen Ermenice kitabının 13. Bölümünde (Türklerle Savaş… 1920) Kaçaznuni’nin yazdıklarını doğrulayan çok önemli belgeler bulunuyor.
Bu iki kitabın Türkçe çevirileri bu ↓ kitabın içindedir.
YORUM: Ermenilerin, 1920 yılı Haziran ayında Kars ve Ardahan ellerinde iken, Sevr Antlaşmasının (10 Ağustos 1920) imzalanmasını beklemek yerine Oltu’ya saldırmaları onların açısından çok yanlıştı. TBMM Hükümeti Ermenistan Dışişleri Bakanlığına Temmuz ayında nota vererek saldırıları durdurmalarını talep etmişti. Bu notanın metni Hatisyan’ın kitabında verilmiştir.
Sevr Antlaşması’nın imzalanmasından sonra saldırılarına son verselerdi kayıpları çok daha az olabilir, Savaş’ın sonunda (18 Kasım 1920) çok ağır ateş koşullarını kabul etmek zorunda kalmazlardı. Onlar için Oltu’yu Sevr öncesi ele geçirmek neden önemliydi bilmiyorum???
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!